Uyku ile ilişkili solunum bozuklukları (USB); horlama,
üst hava yolu rezistans sendromu ve tıkayıcı uyku apnesinden (TUA) oluşan bir
hastalıklar spektrumu olarak tanımlanabilir. USB’nin erkeklerde %24, kadınlarda
ise %9 oranında görüldüğü bildirilmektedir. Çoğu USB hastasının tanı almadığı bilinmektedir.
Orta-ağır TUA’si olan kadın hastaların %93’ünün, erkeklerin ise %82’sinin
tanısı koyulmamıştır. TUA’nin kardiyovasküler ve solunum sistemleri üzerine ve
nörobilişsel fonksiyonlar üzerine ciddi etkileri olduğu çok iyi belgelenmiştir.
USB ile hipertansiyon arasında kuvvetli bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Bunun
uyku bölünmesi, gece oluşan hipoksemi (kanda oksijen düzeyinin düşmesi) ve
artmış sempatik tonus nedeniyle olduğu düşünülmektedir.
Cerrahi geçirdiklerinde TUA hastalarının hava yolu
problemleri ile karşılaşma riskleri yüksektir. Bunun nedeni bu olguların, küçük
mandibula, büyük dil, kısa ve kalın boyun yapıları nedeniyle anestezist için
güç olgular olması olarak ifade edilmektedir. Ayrıca TUA olguları kas
gevşeticilere ve narkotik analjeziklere çok duyarlıdır. Anesteziden uyanır iken
solunum depresyonu ve tekrarlayan apneler görülebilir. Narkotik analjezikler
kullanıldıktan sonra 4-12 saat süren solunum baskılanması görülebilir. Laringeal
ödem ise bazı serilerde %5,7 oranında rapor edilmiştir. Bu durum profilaktik
steroid kullanımı ile aşılabilir.
Apne indeksi (AI) 70’den yüksek ve en düşük oksijen
konsantrasyonu %80’den düşük olan hastalar ameliyat sonrası komplikasyonlar
açısından, özellikle oksijen satürasyon düşmeleri yönünden daha yüksek risk
altındadır.
487 hastaya yapılan 1698 cerrahi işlemi
değerlendiren bir çalışmada, genel komplikasyon oranı %7,1 olarak bulunmuştur. Komplikasyonların
dökümü şu şekildedir:
·
Kanama problemleri (%3,1): Ameliyat sonrası
7-15. günler arasında gelişmiştir. Toplam 15 hastadan 8’inin ameliyathaneye
alınması gerekmiştir. Hiçbirisine kan transfüzyonu
gereksinimi olmamıştır. Olguların birinin gingko biloba, birinin ise aspirin
kullandığı belirlenmiştir.
·
Kalıcı hipertansiyon (%3,1): Bu hastaların
tamamında preop hipertansiyon mevcuttur.
·
Dilde şişlik (%1,8): Tüm olgularda dil askı
sütürlerine bağlı olarak oluşmuştur.
·
Oksijen satürasyonunda düşme (%1,2): Tüm
hastalarda postop ilk 180 dakikada olmuştur.
·
Negatif basınca bağlı pulmoner ödem (%0,4):
Anesteziden uyanırken inspirasyon sırasında tüpün ısırılmasına bağlıdır. İntravasküler
sıvı, alveollere çekilmektedir.
·
Hava yolu tıkanıklığı (%0,2): Sadece bir adet
burun, damak ve dil cerrahisinin birlikte yapıldığı bir olguda postoperatif 2. günde,
ağır öksürük sonrası ağız tabanında başlayan kanama sonrası gelişmiştir. Acilen
nazoendotrakeal olarak entübe edilmiş ve 3 gün süre ile sedasyon altında entübe
olarak kalmıştır.
·
Nazofarinks stenozu: Hiçbir olguda
görülmemiştir.
Tüm TUA olguları ameliyat sonrası en az 3 saat süre
ile yoğun gözetim altında tutulmalıdır. Perioperatif CPAP (devamlı pozitif hava
yolu basıncı) kullanımı ameliyat sonrası solunum sorunlarının azaltılması için
önerilmektedir. Bu çalışmadaki
hastaların ilk grubu burun ve damak cerrahisinin tek seansta yapıldığı
olgulardır. Bu grup hastalar ameliyat sonrasında en az 6 saat süre ile
hastanede tutulmuştur. İkinci grup hastalar ise burun, damak ve dil cerrahisine
tabi olup, en az bir gece hastanede takip edilmiştir.
Makalenin tamamına aşağıdaki bağlantıdan
ulaşabilirsiniz (Pang KP, et al. Arch Otolaryngol Head Neck Surg
2012;138:353-7).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder